İçeriğe geç

Sivas Gürün depremde kaç kişi öldü ?

Sivas Gürün Depreminde Kaç Kişi Öldü? Güç, Kurumlar ve Vatandaşlık Üzerine Bir Siyaset Bilimi İncelemesi

Bir siyaset bilimci olarak düşündüğümde, doğal afetler yalnızca ‘ekolojik olaylar’ değildir; aynı zamanda devletin meşruiyetinin, kurumların kapasitesinin ve vatandaş-iktidar ilişkilerinin sahnelendiği politik krizlerdir. “Sivas Gürün depreminde kaç kişi öldü?” sorusu teknik bir arama gibi görünse de, arkasında iktidarın sorumluluğu, kurumların denetimi, ideolojik söylemler ve vatandaşlığa dair beklentiler yatar.

Sivas Gürün Depremi: Resmi Veriler ve Sessizlik

13 Haziran 2025 tarihinde Sivas’ın Gürün ilçesinde büyüklüğü 4.0 olan bir deprem meydana geldiği, AFAD verilerine göre derinliğinin 7 kilometre olduğu bildirildi. [1] Haber kaynakları, ilk bilgilere göre bu depremde ölüm ya da ciddi hasar olmadığı yönünde mesajlar paylaşmaktadır. [2] Yani mevcut kamu verilerine bakıldığında, Gürün özelinde bir can kaybı bildirilmemiştir.

Bu resmi sessizlik, doğal afet bildirimlerinde “ölüm raporu” olmamasının siyasi anlamını gözden kaçırmamak gerektiğini gösterir: her “yok” ilanı, bir seçim, denetim, kaynak tahsisi ve sorumluluk iddiası olarak okunabilir.

İktidar, Kurum ve Afet Yönetimi: Yukarıdan Aşağıya Miras

Afet yönetimi, devletin kriz anında sahaya inme kapasitesidir. Siyaset bilimci açısından bu, liderlik söylemi ile kurumların örgütsel ciddiyetinin tam merkezidir. Gürün’ün depreminden ölüm haberi gelmemesi, başarılı bir müdahale olarak sunulabilir — ya da tam tersi, eksik ya da geç bildirim stratejisinin bir göstergesi olabilir.

İktidar için her afet, kamu mesajı düzleminde bir “imaj sınavı”dır. “Can kaybı yok” açıklaması, vatandaşlarda güven ve kontrol algısı oluşturmaya yönelik bir strateji olabilir. Ancak bu strateji, kurumların kapasitesinin gerçek sınırlarını gizleyebilme potansiyeli taşıdığından, eleştirel bir okuma gerektirir: Afet sonrası hasar tespiti, kurtarma ekiplerinin etkinlik derecesi, veri saydamlığı gibi hususlar kurumların meşruiyet temelli görünürlüğünü belirler.

İdeoloji ve Afet Anlatıları

Her iktidar, felaket anlatısını yeniden örer: “devlet yanınızda”, “biz hızlı müdahale ettik”, “yerel halk tedbirli davrandı” vb. söylemler, ideolojik örüntülerin afet sahasına yansımasıdır. Depremde ölüm olmadığını vurgulamak, “Devlet her şeyi kontrol ediyor” imasını güçlendirir. Böylece vatandaşın devletten beklentisi yeniden şekillenir: “güvence arayışı”.

Ancak bu anlatı, muhalif kesimlerde “görünmez ölüm”, “rapor dışı kayıplar”, “veri sansürü” gibi alternatif temalarla karşılık bulabilir. Bir siyaset bilimci olarak sormamız gerekir: Ölüm yoksa, hiç mi kayıp yaşanmadı? Yol, yapı stokları ve altyapı hasarları nasıl kayda geçiriliyor?

Vatandaşlık, Cinsiyet ve Katılım: Erkek-Kadın Perspektifi

Erkek bakışı genellikle stratejik ve güç odaklıdır: devletin krizle baş etme gücü, kurumların otoritesi, mesajın kontrolü ve siyasi kazanım potansiyeli üzerinden değerlendirme yapar. Bu bakış, “nihai sonuç”la (ölü sayısı, müdahale süresi) ilgilenir ve kriz yönetimini bir güç oyununa dönüştürür.

Kadın bakışı ise demokratik katılım, toplumsal etkileşim ve görünürlük arayışıyla yönelir: depremden etkilenenlerin sesini duymak, hasarların kamusal denetime açık olması, kurumlarla halk arasında şeffaf iletişim kurulması önemlidir. Kadınların örgütlenmesi, yerel ağların canlandırılması, “komşuluk yardımlaşması” gibi toplumsal etkileşimler afet sonrası yeniden üretim alanlarıdır.

Bu iki bakış birlikte ele alındığında, gücün merkezileştirilmesi ile katılımcı mekanizmaların çatışması keskinleşir: Erkek stratejisi kurumsal hiyerarşiyle kriz yönetimini merkeze çekerken, kadın stratejisi yurttaş inisiyatifinin kriz haritalarını yeniden çizmesini savunur.

Sorularla Açık Uçlu Bir Analiz

– Eğer can kaybı bildirilmemişse, bu durum devletin üstün performansı mı yoksa resmi veride tahrifat mı demektir?

– Kurumların kriz yönetim kapasitesi, yerel halkla kurulan güveni güçlendiriyor mu; yoksa şehir merkezli söylemlerle halk ile kurumsal mesafe mi artıyor?

– Erkek stratejik odaklı bakış, kadının katılımcı yaklaşımı ile nasıl çatışır ya da tamamlayıcı olur?

– Afet sonrası kurtarma ve yardım süreçlerinde yerel kadın örgütleri ne kadar görünür; “vatandaşlık” bu süreçte ne kadar kolektif bir hak olarak ele alınır?

Sonuç: Ölüm Yok Saçmalığı mı, Güç Mesajı mı?

Siyaset bilimi açısından “Sivas Gürün depreminde kaç kişi öldü?” sorusu, teknik bir sayı sorusunun ötesindedir. Resmi verilere göre ölüm bildirilmemiştir, bu durum ya başarılı bir müdahaleyi ya da iletişim stratejisinin iktidar yönelimli kurgusunu işaret eder. Bu durumda kurumlar, ideolojiler ve vatandaşlık ilişkileri sahnede buluşur.

Bir iktidar, hiç ölüm olmadığını söyleyerek meşruiyet yaratmak isteyebilir. Ama bu söylem, şeffaflık, denetim ve katılımcı vatandaşlık unsurlarını gölgede bırakabilir. Erkek stratejisi ile kadın katılımcılığı arasındaki gerilim, afet sonrası toplumsal düzenin nasıl şekilleneceğini belirler.

Okuyucuya sesleniyorum: Devlet “ölüm yok” diyerek kriz yönetiminde mi üstünlük kurar, yoksa vatandaşın sesi ölçülemez kayıpların gölgesinde mi boğulur? Kim gerçek veriden korkar — kurum mu, ideoloji mi, ya da suskun vatandaş mı?

Sources:

[1]: https://www.buyuksivas.com/sivas-gurunde-4-0-buyuklugunde-deprem-iste-ilk-goruntuler/?utm_source=chatgpt.com “Sivas Gürün’de 4.0 büyüklüğünde deprem! İşte ilk görüntüler!”

[2]: https://abcgazetesi.com.tr/sivas-gurunde-4-0-buyuklugunde-deprem-819686?utm_source=chatgpt.com “Sivas Gürün’de 4.0 büyüklüğünde deprem! – abcgazetesi.com.tr”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
ilbet casinobetexper yeni giriş