Bir Gün Kayseri Sokaklarında Demokrasi Arayışı
Kayseri’nin dar sokaklarında yürürken, arkamda kalanların ve önümdeki insanların bana bakışları arasında bir şeyler değişiyordu. Her adımda hafifçe yüzümde bir gülümseme belirse de, içimde bir hüzün vardı. Bugün, sokakların gürültüsünde demokrasiye dair düşündüklerimi daha fazla bastıramadım. 25 yaşındaydım ve bu kadar yıldan sonra bile bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordum. Ama neydi o eksik şey? Demokrasi mi? Ya da aslında demokrasiyi yaşamak mı?
Bir Oyun Olarak Demokrasi
Okulda derslerde öğrendiğim demokrasi ilkeleri bir kenara, hayatın bana öğrettikleri bambaşkaydı. Öğretmenler, özgürlük, eşitlik, halk iradesi gibi kavramları ne kadar anlatsalar da, pratikte işler biraz farklıydı. O an, kafamda tam da bu düşünceler dönerken, bir arkadaşımın sesini duyuyorum. Şahin. O, hep ‘sistem bozuk’ diyordu. Bugün de öyleydi.
“Demokrasi diyoruz ama aslında hepimiz başka birinin isteklerine göre hareket ediyoruz,” dedi, Kayseri’nin arka sokaklarında yürürken.
“Gerçekten özgür müyüz, ya da seçimlerimiz tamamen bizim mi?”
Bu sorular aslında hep vardı kafamda, ama Şahin’in söyledikleri kalbimde bir yerleri sarmaya başladı.
Evet, seçimlerimiz özgür müydü? Gerçekten seçim yapabiliyor muyduk?
Halkın İradesi Nereye Gitti?
Bir o kadar da düşündüm ki, seçim sandıklarına gitmenin ne kadar büyük bir güç olduğu söylenir. Oysa seçim sonrası yaşadıklarım hep aynıydı. Birilerinin kararlarını kabul etmek, bazen sustuğumuzda daha az tartışma yapmak, bazen de en basit bir öneriye bile reddedilmesi… Bu durumda halk iradesi nereye kayıyordu? Bir adım attığımda, belki bir arkadaşımın fikirlerine katılmasam da, onun düşüncelerine saygı göstermek, belki de yalnızca bu kadar basit bir şeydi. Demokrasi, halkın iradesinin ötesinde, aslında birbirimizin farklılıklarını kabul etmek değil miydi? Ve aynı zamanda bu farklılıklara saygı göstermek?
Eşitlik: Göremediğimiz Bir Hakkın Peşinde
Özgürlük ve eşitlik arasındaki denge de aslında büyük bir bulmacaydı. Eşitlik, insanları tek bir çerçevede görmekti ama hayat, tek bir çerçeveye sığmayacak kadar karmaşıktı. Bunu düşünürken bir anda Kayseri’deki kalabalık pazarda aklıma geldi.
Bir pazarcı, akşamdan kalma gerginlikle fiyatlarını yükseltmeye çalışırken, diğer esnaf sessizce bakıyordu.
“Bu işte bir şeyler var,” diye düşündüm. Fiyatları görebiliyordum ama çoğu insan buna karşı ses çıkarmıyordu. Hani demokrasideki eşitlik? O an anladım, bazen ses çıkarmamak, bazen sadece sessiz kalmak, gerçek eşitlik değilmiş. Gerçek eşitlik, her durumda hepimizin fırsatlara eşit bir şekilde erişebilmesiydi. Oysa o gün pazarda, bu fırsatlar pek eşit değildi.
Bir İleri, Bir Geri: Hayal Kırıklığı ve Umut
Bazen hissettiğim şey tam olarak bir hayal kırıklığı oluyor. Ama sonra, bir an için yeniden umut ediyorum. Demokrasi, bir süreçtir, sabırlı olmamız gerekebilir. Bu düşünceler içinde Kayseri’nin meydanına doğru yürürken, gözlerim önünden geçen bir grup genç geçiyor. Onlar, belki de demokrasiye dair farklı bir bakış açısına sahiplerdi. Onlar bir araya geliyor, tartışıyor, belki de fikirlerini paylaşıyorlardı.
“Yaşamak, farklılıkları birleştirmekse,” diye düşündüm, “o zaman belki her şey mümkün.”
O an, demokrasinin sadece bir kavram değil, aslında günlük hayatın tam ortasında bir değer olduğunu fark ettim. Her birimiz kendi sesimizi duyurmak, başkalarının seslerini dinlemek, buna saygı göstermekle ilgiliydik.
Sonunda, gülümseyerek eve dönerken içimde bir umut vardı. Belki demokrasi, bazen zor da olsa, her birimiz tarafından taşınan bir şeydi. Gerçekten yaşanabilirdi, ancak hepimizin buna inanması gerekirdi.
Sonuç: Demokrasi, Bir Yolculuk
Kayseri sokaklarında geçirdiğim o gün, bana demokrasinin sadece bir ilkeden ibaret olmadığını, hayatın her anında var olabilecek bir şey olduğunu hatırlattı. Evet, hayal kırıklığına uğramış olabilirim ama içimdeki umut hep vardı. Demokrasi, hepimizin içinde bir yerlerde, bazen unutulmuş, bazen yanlış anlaşılmış olabilir, ama hep birlikte yaşatılabilecek bir şeydi. Ve belki de en önemlisi, bu yolculukta hep birlikteydik.